16 Şubat 2011 Çarşamba

Simon Dale Evi





Resimlerde görülen bu hobbit evi görünümlü yapı, Galler’de Simon Dale ve ailesinin kendi elleriyle inşa ettiği evleri. Daha sıcak bir deyimle, “yuvaları.” Tamamen kendi elleriyle inşaya başlamalarından tam dört ay sonra aile, bu masal evinde yaşamaya başlamış.
Bana kalırsa evin en büyük özelliği yalnızca doğaya saygılı inşa edilmiş olması değil, aynı zamanda onunla bütünleşmeyi başarabilmiş olması. Büyük şehir, kasaba ya da köy.. İçinde yaşadığımız yer artık her neresi olursa olsun kutularda yaşıyoruz. Dörtgen kutular.. Oysa doğa dümdüz olmaktan çok uzak. Simon Dale Evi’nin bu kadar doğayla bütünleşmiş olmasının arkasında da düz çizgilerden kaçış yatıyor.
Sitelerine ekledikleri bir röportajda Simon’un eşi Jasmine, yola çıkış maceralarını kısaca şöyle özetlemiş: “Çocuk sahibi olmak, ev satın almak için çok büyük bir motivasyon. (...) Çocuk büyütmenin sorumluluğu, kredi-ipotek yoluyla ev sahibi olduğunuzda ödeyeceğiniz para ve modern binaların pek çoğunda bulunan toksik materyallerin birleşimi ve alın size bir dehşet tarifi!”
Tam da bu dehşetli yaşamdan kaçış için Simon, eşi, henüz yürümeye başlamış bir çocukları ve ufak bebekleriyle birlikte işe girişmişler.
Tabii fotoğraflara bakınca, evin yapımı için karar vermenin ve uygulamanın çok kolay olduğunu düşünebiliyor insan. Oysa Jasmine, röportajda bu aşamaya çok da kolay gelmediklerini anlatmış.
Her şeyden önce vaktinin tamamını çocuklara ayıran bir anne ve vaktinin yalnızca yarısını para kazanmak için ayıran bir baba olarak düşük bir gelirle bulmuşlar kendilerini. Dolayısıyla önce banka kredisi kullanarak ev edinmenin imkansızlığıyla yüzleşmek zorunda kalmışlar. Böylece bir yan yol olarak kendi evlerini yapmaya karar vermişler. Her birinin elleri ayakları çamura, samana, toza toprağa bulanarak yuvalarını inşa etmişler.
Simon Dale, evin planları ve yapım aşamaları tek tek sitesinde okuyucularla paylaşmış. Bu şahane masal evini yapabilmek için hangi aşamalardan geçtiğini tek tek görebilmek oldukça heveslendirici.
Her bir ayrıntısı elle biçimlendirilmiş bu evi inşa ederken neredeyse tamamı doğal malzemeler ve doğal formlar kullanmışlar. Bu doğal görünümü desteklemek için evi bir tepeciğin içine oturtmuşlar. Evin yerini kazdıklarında çıkan malzemeyi ise, temelde ve istinat duvarlardında değerlendirmişler.
Simon Dale Evi’nin temel iskeletini meşe dalları oluşturuyor. Malzemeyi ise çevrelerini kuşatan ormandan edinmişler. Özellikle de tavanlarını oluşturan, örümcek ağına benzer iskelet büyüleyici. Doğal bir ışık elde edebilmek için çatının ortasını açık bırakmışlar. Böylece pencerelerin yanısıra çatıdan da gün ışığı elde edebiliyorlar.
Çatıda ise bir miktar plastik levha, toprak ve saman balyaları kullanılmış. Kullandıkları çatı sisteminin hem estetik hem de strüktürel açıdan çok kullanışlı olduğunu belirten Simon Dale, sitesinde bu sonucu nasıl elde ettiklerini de anlatmış. Ayrıca çatıda biriken yağmur suları da bir yerde toplanarak bahçe işlerinde değerlendiriliyor.
Evi inşa ederken duvarlarda ve iç bölümlemelerde kullanılan ana malzeme yine saman balyaları. Artık eko-evlerin hemen hepsinde temel malzemeyi oluşturan saman; hem iyi bir yalıtım sağlıyor, hem hafif ve ucuz, hem de nefes alabilen bir malzeme olduğu için oldukça sağlıklı. Bu ev için büyük bir kamyon dolusu, 8 ton kadar saman balyası kullanılmış.
Saman aynı zamanda evin kısa zamanda tamamlanmasını da sağlaması açısından oldukça pratik bir malzeme. Saman balyaları üzerinde kullanılan kireç karışımlı plasterin de çimentoya gore hem daha fazla enerji tasarrufu sağlaması hem de nefes alabilirliğinin daha fazla olması önemli.
Yalnızca evin inşası aşamasında kullanılan malzemelerin doğal olması o evi başlı başına eko-ev yapmıyor tabii. İçinde yaşanan hayatı da buna göre kurmuş ev sahipleri. Elektronik aletleri (ki yalnızca müzik, bilgisayar ve aydınlatma olarak belirtmiş Simon Dale) çalıştırmak için güneş panelleri, yiyecekleri soğutmak için hava, ısınma için odun, su için doğal kaynak kullanıyorlar. Bunun yanında kompost tuvalet kullanmayı tercih etmişler.
Simon Dale “Neden böyle bir şey yaptık” sorusuna şöyle cevap vermiş: “Çünkü eğlenceli. Kendi hayatınızı, kendi istediğiniz biçimde yaşamak tatmin edici.”


Sitede, bir parçası olacağınız o mekanı kendi elinizle yapmanın ne kadar eğlenceli olduğu sık sık belirtilmiş. Ortaya çıkan sonucu gördükten sonra bunu tahmin etmek hiç de zor değil aslında. Sizi kutu kutu binalardan ve odalardan özgürleştiren, duvarında, tavanında parmak izleriniz olan bir yeri yapabilmek ve oranın içinde yaşayabilme lüksü.

Sık sık ziyaret ettiğim sitede gördüğüm fotoğraflar da bu lüksün yaşatacağı mutluluğun birer yansıması. Ancak bu kadar doğayla uyumlu ve ancak her yanı insan eliyle –özellikle de içinde yaşayacak insanların elleriyle– şekillenmiş bir evde bu kadar mutlu ve sağlıklı insanlar yaşayabilir.

Simon’un da dediği gibi: “Düşlerimizi takip etmek ruhumuzu canlı tutar”

Daha ayrıntılı bilgi edinmek ve fotoğraflar için:

http://www.simondale.net


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder