27 Şubat 2012 Pazartesi

Bir "Anı-Ağaç Ev"

Teresa Surrat ve David Hernandez’in tamamen kendi elleri ve yaratıcılıklarıyla inşa ettiği bu güzel ağaç evin tek güzel yanı görünümü değil, çok güzel bir de hikayesi var.  Her şey, büyük ve yaşlı bir karaağaçla başlamış. David ve Teresa, Wandewaga denilen kamp arazisinde bir yer satın almış ve bu yaşlı karaağaç da arazinin ortasındaymış. Onlar burayı satın aldıktan kısa bir süre sonra, Teresa’nın babası Tom, arazilerini bu yaşlı karaağaç’ın dallarından birine bir salıncak asarak vaftiz etmiş :) Fakat ne yazık ki, Tom bir buçuk yıl içersinde ölmüş ve tam da bu sıralarda büyük yaşlı karaağaç, tedavi edilemez bir hastalığa tutulmuş. Ne var ki elleri onu kesmeye gitmemiş bir türlü. Ağacın dalları kuruyor olsa da gövdesi sapasağlam duruyormuş. Teresa'nın arkadaşı Angela'nın verdiği fikirle bir karar alıp, onu kesip atmak yerine, düşlerinin projesine dönüştürmüşler. Daha iyisi düşünülebilir mi?
Böylece karaağacı kurdukları kamp alanının merkezini teşkil edecek bir ağaç eve dönüştürme projesine kolları sıvamışlar. 
Öncelikle marangoz ve mobilya tasarımcısı arkadaşları çizimleri yapmış. Teresa, başlangıçta çok daha mütavazı bir hayalin peşindeymiş aslında, ama kurdukları ekip projeyi oldukça kapsamlı ele almış. Bu süreci anlatırken; “Herkesin birbirinden çok farklı fikirleri vardı ve hepsi benimkinden 100 kat daha büyük ve ayrıntılıydı. Bense küçücük bir çocuk evi düşünüyordum” diyor.
Sonunda üç katlı bir ağaç evde karar kılınmış. Tepe yüksekliği 16 feet olan bu ağaç evde, yatak odası olarak kullanılacak biri önde, diğeri arkada iki de çatı katı bulunuyor. Kulübenin sağlamlığını pekiştirmek için ağaç çevresi boyunca toprakla buluştukları yerde betonla güçlendirilmiş dört telefon direği kullanılmış.
Tıpkı telefon direkleri gibi, ağaç evin yapımında kullanılan malzemelerin hemen hiçbiri yeni değil, hepsi geri dönüştürülmüş malzemeler. Örneğin pencereler eski pencereler, ahşabın çoğu da eskiden bir şekilde kullanılmış olan malzemelerden elde edilmiş. Çoğunluğunu yakınlardaki bir mandıra yıkıntısından almışlar. Burası dışında http://rebuildingexchange.org/ isimli bir topluluktan da yararlanılarak eski yapıların kullanılmayan malzemeleri toplanmış. Yapının tamamlanması yaklaşık olarak bir seneyi bulmuş. Daha sonra Teresa ve arkadaşı Angela, iç tasarımı yine eski malzemeler kullanarak tamamlamışlar.
Yazıdan da anlaşılacağı gibi, tüm tasarım; yapım sürecinden içini döşemeye kadar, yeniden kullanıma ve el yapımı malzemelere dayanıyor. Yapı malzemelerinin en küçük detayı bile yaratıcılıkları ve yeniden kullanılacak malzemelerin peşinde koşacak araştırmaları sayesinde tamamen geri dönüştürülmüş malzemelerden oluşturulabilmiş. İçeride kullanılan yastıklar bile yeniden kullanılmış kumaşlardan yapılmış.
Wandewaga gölü yakınlarındaki bu alan hala kamp alanı olarak kullanılıyor ve kamp alanı boyunca pek çok çadır ya da kulübede kalınıp, gölde balık, etrafta gezmece gibi pek çok aktiviteye katılınabiliyor. Her ne kadar bizim için “orda bir kamp var uzakta”dan öteye gidemese de, buralarda uygulanabilmesi açısından da çok yerinde bir örnek. Ticari bir girişim olarak tertemiz bir proje ve umarım bütün ticari tatil projeleri bu kadar doğayla gerçek anlamda iç içe ve sözde değil gerçekten de onunla barışık, ona zarar vermediği gibi onun tüm nimetlerinden de adil olarak yararlanmayı bilen bir örnek olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder